İş hayatına adım attığım 90’lı yıllarda en çok bakılan şey bitirdiğin okul ve İngilizce konuşmandı.
Ben Ekonomi okumuştum ve reklamcı olmak istiyordum. Sanırım İş hayatına adım attığım 90’lı yıllarda en çok bakılan şey bitirdiğin okul ve İngilizce konuşmandı.
Ben Ekonomi okumuştum ve reklamcı olmak istiyordum. Sanırım Jacques Seguela'nın ‘Anneme reklamcı olduğumu söylemeyin o beni bir genelevde piyanist sanıyor’ kitabı beni etkilemişti.
Ama bana iş vermediler. Bankacı olmak zorunda kaldım. Osmanlı Bankası’na MT olduğumda yoğun bir eğitim sürecine girdim. Doğan Cüceloğlu hocam ile de o süreçte tanıştım. Keşke onun verdiği tarzda daha çok eğitim almış olsaydım. Eminim şu an geldiğim noktaya çok daha hızlı gelirdim.
 
Bugün; özellikle pandeminin de etkisi ile kurumlar; artık çalışanlarını, takımlarını ve yöneticilerini pek çok alanda güçlendirmek zorundalar.
 
Annelerimizin, dedelerimizin bile ellerinde akıllı telefonlarla gezdiği bu dönemde kurumların değişime hızlı adapte olmaya ve insanın olduğu yerde fark yaratacak becerilere ihtiyaçları var. Ve dolayısıyla bunun bilinciyle artık pek çok kurumun, teknoloji yatırımı yanında yetenek yatırımı yapmaya başlamaları da şaşırtıcı değil.
 
Bu konularda eğitimler veren bir uzman olduğum için her sene kendimi ve programlarımı geliştirmek adına bu konuda yapılan araştırma ve raporları okumak gibi bir huyum var.
 
Mercer’in 2021 Global Yetenek Raporunda Pandemi ile gelen tehlikelere net olarak değiniliyor. Rapor, artık kurumların ve liderlerin hedeflerini tutturmanın ötesinde stres ve tükenmişlik sorunları ile de karşı karşıya kaldıklarını ortaya koyuyor.
Ve 2020’den itibaren daha fazla kurum ne mutlu ki, ‘employee wellbeing’ olarak adlandırılan, çalışanların sağlığı ve iyi olma halleri konusunda çalışmalar yapmaya başladı.
 
Uzmanlar ve araştırmacılar kurumların öne çıkabilmek için çalışanlarında ve yöneticilerinde belli başlı bazı becerileri aramaları gerektiğini vurguluyor.
Yeni dünyada artık karar verme noktasında sağ ve sol beynini birlikte kullanabilen, sorumluluk alabilen, tüm benliğini işe getirebilen çalışanlara sahip kurumlar daha da güçleniyor.
 
Bu noktada ise yapılan araştırmalar kurumlar için olmazsa olmaz çalışan becerileri listesini ortaya koyuyor.  En çok öne çıkanlar, zamanı etkili kullanabilme, stresle başa çıkabilme, değişim yönetimi, duygusal zeka, analitik düşünebilme, karmaşık problemleri çözebilme, liderlik gibi beceriler.
 
Birebir çalıştığım yöneticilerden ve temasta olduğum kurumlardan görebildiğim ise bizim de Türkiye olarak bu konuda gerçekten daha fazla adım atmamız gerektiği.
 
Yorumu size bırakıyorum.